"YORULDUM PATRON"
- cearthflike
- Mar 26, 2021
- 2 min read
Updated: May 7, 2021
“Yoruldum, patron. Yollarda yağmurdaki bir serçe kadar yalnız olmaktan yoruldum. Yanımda hiç arkadaş olmamasından bıktım. Nereye gideceğimizi, nereden geldiğimizi söyleyecek biri. İnsanların birbirine kötü davranmasından bıktım. Her gün dünyada hissettiğim ve duyduğum acılardan bıktım. Çok fazla var, sanki her an için kafama cam parçaları batıyor. Anlıyor musun? “

Diyordu John Coffey, Yeşil Yol filmindeki en can alıcı replik böyle hayat buluyordu. Korku romanları yazan Stephen King Yeşil Yol’u yazarken ABD’de 20. yüzyılda idama mahkum edilmiş olan en genç insandan ilham almıştı. George Stinney Jr adlı 14 yaşında siyahi bir çocuk. Elektrikli sandalyede can verdiği ana kadar masum olduğunu söyledi. Duruşmasında elindeki İncil onu yalnız bırakmadı. 11 yaşındaki Betty ve 7 yaşındaki Mary adlı iki beyaz kızı çocuğunu öldürmekle suçlamıştı. Jüri üyeleri de beyazdı ve hüküm vermeleri 2 saat sürmemişti. 70 yıl sonra masum olduğu kanıtlandı.

Yeşil Yol öyle sıradan bir roman, bir film değildir benim gözümde. Dev ölçülere sahip, herkesi korkutan siyahi bir adamın içindeki masumiyeti anlatır bir yandan. Diğer yandan ön yargılarımızın dünyayı hassas kalpler için nasıl bir cehenneme çevirdiğini gösterir. Filmde bir canavarı astıklarını sanan toplumun canavarlığını vurgular. Görünüş ve ön yargının düşünmenin önüne nasıl geçtiği gözler önüne serer. Korku romanlarının usta kalemi bu hikayede aslında bambaşka bir korkuya değinmiştir. Hassas ruhların kabusuna, farklı olanların korkularına yani sıradan insanların acımasız dünyasına. Bu öykü o kadar güçlüdür ve o kadar gerçektir ki Tom Hanks ve film ekibi idam sahnesini defalarca çekmek zorunda kalırlar. Çünkü her defasında acıyı ruhlarında hissederek ağlarlar. 2400 Volt ile hayatını kaybeden George Stinney Jr’dan dolayı mı bilinmez ağlamalarını bu denli etkin kılan ama bu film bir filmden çok daha ötedir.

Aslında John Coffey biraz hepimizdir. Dışındaki insan olmak zorunda kalmış ama içinde bambaşka biridir. Onu öldüren toplum da biziz. Canavar dedikleri için canavar diyen, içiyle bağlarını kopartmış yine de dışarıdan korkan insanlarız. Bu film gerçeğe bakmamızı sağlayan bir aynadır. Etrafımıza ördüğümüz gerçeğin. Gerçek diye tutunduğumuz şeylerin ve korkularımızın bizi nasıl korkunç bir hale getirdiğini gösteren bir aynadır tutulan bu ayna. Sonrasında ise tüm karanlıklara rağmen ağlayabilecek kadar da masum olduğumuzu gösterir. Bir film değil, bir aynadır…
Ferhat Çelik
Bunu paylaş:
Comments